Editör -
Yusuf Mehmet Sarışın
Okuma Süresi: 12 dk.
494 okunma
Haber: Mübadil Torunu Y. Mehmet Sarışın - Fotoğraflar: Zekiye Sarışın
Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması'na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı'nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine tehcir ve zorunlu göçe tabi tutmasına verilen addır.
Göçe tabi tutulan kişilere ise mübadil denir. Ben de bir mübadil torunuyum. Dedem Mehmet Sarışın'ın adını taşıyorum.
Çocukluğum, gençliğim, öğrencilik yıllarım ve gazetecilik yaşamımın önemli bir bölümü mübadil kenti İzmir'de geçti. Emekliliğimi ve gazeteciliğimi artık başka bir mübadil kenti olan Aydın'ın Didim ilçesinde yaşıyorum. Didim'de yaşayan Yoranlı mübadillerin hangisinin yüzüne baksam, ailemden birini görüyorum.
Şimdi sizlere mübadeleyi anlatacağım.
Mübadele ile 1.200.000 Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a; 500.000 Müslüman Türk de Yunanistan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır.
Mübadele kapsamına giren kişiler ile mübadele kapsamına girmeyen kişiler arasındaki ayrımın ana kıstası, ırk ya da dil değil, din olduğu için Rum denenlerin arasında, Türkçeden başka dil bilmeyen ve konuşmayan Türk Ortodoks Hristiyan Gagavuzlar ile Karamanlı Ortodokslar, Yunanistan'dan gelen Müslümanların arasında da Türklerin yanında Karacaova, Drama, Kavala ve Kesriye'den gelen Bulgarca ve Makedonca konuşan Pomaklar, Rumence konuşan Ulahlar, Yunanca (Romeika) konuşan Patriyotlar ve kendi dillerinde konuşan Arnavutlar da bulunmuşlardır.
Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'de sadece İstanbul ile Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardır.
Mübadelede Dırama, Girit, Kesriye, Filorina, Kozana, Nasliç, Grebene, Kavala, Selanik, Vodina ve Yanya'dan Türkiye'ye gelen nüfus; Doğu Trakya ve Batı Anadolu'da Rum azınlığın ayrılışı ile boşalan yerlere iskân edilmişlerdir.
Mübadillerin yoğun olarak iskân edildikleri şehirler; Adana, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Aydın, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Mersin, Niğde, Nevşehir, Samsun, Tokat ve Tekirdağ idi.
Değişimin çok büyük bir bölümü 1923-1924 yıllarında yaşanmış ancak geriye kalan az sayıda olayda 1930 İsmet İnönü-Venizelos sözleşmesine dek zorunlu göç uygulamasına devam edilmiştir. Zorunlu göç gerek Türk gerek Yunan ekonomisinde yaklaşık yirmi yıl süren ağır bir krize yol açmıştır.
Osmanlı Devleti, 1912 yılında Balkan Savaşı sonrasında Rumeli'deki topraklarının neredeyse tamamına yakınını kaybederken geride, Osmanlı tebaasıyken bir anda başka bir devletin azınlık statüsündeki vatandaşları konumuna düşen yüz binlerce Müslüman Türk bırakmıştı.
Yunanlar tarafından potansiyel tehlike olarak görülen Epir bölgesindeki, Selânik ve çevresindeki şehirler ile birlikte adalardaki Müslümanlara karşı yoğun baskı ve yer yer katliamlar yapılmaktaydı.
Bu durum yaklaşık on sene sürmüştü. 1914 yılının başlarında Yunanistan Atina Antlaşması'na aykırı olarak Müslüman Türkleri göçe zorlamıştır. Bunun yanında Balkan vilayetlerinin kaybedilmesiyle Anadolu'nun Türkleştirilmesi fikri dirilmiştir.
Celal Bayar bu fikri gerçekleştirmek için Anadolu'da yaptığı çalışmalarla ege kıyılarındaki 20.000 civarı Rum Ortodoksu Yunanistan'a göç etmeye zorlamıştır. 1919 yılının ortalarında göç sorunu elle tutulur bir hal almıştır. Bunun üzerine Osmanlı'nın Atina'daki elçisi Galib Kemali Bey mübadele fikrini öne sürmüştür.
Venizelos bu fikre karşı koymasa da Yunan Megali İdea'sını gerçekleştirmek için Anadolu'da Rum halkının yaşamaya devam etmesi gerektiğini düşünmüş ve mübadeleyi geciktirmiştir.
Bunun yanı sıra I.Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte nüfus mübadelesi yapabilmek için savaşın bitmesi gerekliliği doğmuştur.
1922'de Yunan Ordusu'nun Anadolu'dan mağlup ayrılmasının ardından artık Anadolu'da can ve mal güvenliğini kaybettiğini düşünen 1.069.957 Anadolulu Rum'un Yunanistan'a göç etmesiyle göçmenleri boş arazi ve evlere yerleştirme sorununun baş gösterdiği Yunanistan'da, Anadolu'dan gelen göçmenler Müslümanları evlerinden çıkarmaya ve onların evlerine yerleşmeye başlamıştı. Rum göçmenlerin barınması için gerekli arazi ve evlerin bir kısmı Müslümanların Türkiye'ye gitmesiyle sağlanacaktı.
Hem Yunanistan'daki hem de Türkiye'deki azınlıkların sorunlarının daha da artması üzerine Lozan şehrinde barış antlaşmasının hazırlığı için görüşmelerin başladığı dönemde 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında mübadeleyi öngören sözleşme imzalandı.
30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan sözleşme, on dokuz maddeden oluşuyordu. Sözleşme gereği, 1 Mayıs 1923 tarihi itibarıyla Türkiye topraklarındaki Rum/Ortodoks nüfus ile Yunanistan topraklarındaki Türk/Müslüman nüfus arasında zorunlu göç uygulaması şarta bağlanmış oluyordu.
Mübadeleye tabi tutulmayacak olanlar sözleşmenin ikinci maddesinde belirtildiği üzere Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları idi.
İlk maddeye göre mübadiller Türk hükûmetinin izni olmadığı takdirde geri dönüp Türkiye'ye, Yunan hükûmetinin izni olmadan da Yunanistan'a yerleşemeyeceklerdir.
Üçüncü madde ile 18 Ekim 1912 tarihinden itibaren yerlerinden göç etmiş olanlar da mübadele kapsamına alınıyordu.
Sözleşmenin dördüncü maddesine göre, Yunanistan'a gönderilecek ilk kafileyi, aileleri daha önce Türkiye'yi terk etmesine rağmen ülkede kalan Rumlar içinde vücutça sağlam erkekler oluşturacaktır.
Altıncı ve yedinci maddelere göre göçe tabi tutulanlara her iki hükûmet de gereken kolaylığı gösterecek, mübadil kişi terk ettiği ülkenin vatandaşlığından çıkacak yeni geldiği ülkenin vatandaşlığını alacaktı.
Beşinci maddeye göre mübadillerin mülkiyet haklarına hiçbir zarar verilmeyecekti. Sekizinci maddeye göre ise mübadiller her çeşit taşınır mallarını hiçbir vergiye tabi olmadan yanlarında getirebileceklerdi.
Dokuzuncu maddeye göre mübadillerin geldikleri yerde bırakmış oldukları mallar Karma Komisyon tarafından tasfiye edilecekti. Bu madde, 18 Ekim 1912'den sonra yerlerinden ayrılanları da kapsayacaktı.
11, 12 ve 13'üncü maddeler, sözleşmenin uygulamasını üstlenecek karma komisyonun kurulması ile ilgiliydi. Karma Komisyonun sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihi izleyen bir ay içinde kurulması öngörülüyordu.
14'üncü maddede göçmenlere yeni geldikleri ülkede geride bıraktıkları mallara eş değer nitelikte ve değerde mal verileceği belirtilmişti.
15-18'inci maddeler ise tarafların Karma Komisyona karşı yükümlülükleri, mübadelenin gerçekleşmesi sırasında sağlanacak kolaylıklar, mübadeleye tabi olacak kişilere duyuru yapılması, sözleşmenin yürürlüğünün emniyete alınması için her iki hükûmetin yapacağı yasal değişiklikler yer almıştır.
Sözleşmenin 11. maddesi; azınlıkların mübadelesini denetleyecek, mallarına değer biçmek ve bu malları tasfiye etmek üzere bir Karma Komisyonun kurulmasını öngörmekteydi.
Komisyonun dört üyesi Türkiye Hükûmetini, dördü Yunanistan Hükûmetini temsil edecek, geriye kalan üç üye ise 1914-1918 I. Dünya Savaşı'na katılmamış ülkelerin Milletler Cemiyeti tarafından seçilecek temsilcilerinden oluşacaktı.
Karma Komisyonun merkezi 8 Ekim 1923'ten 21 Haziran 1924'e kadar Atina, bu tarihten sonra tasfiye edilene kadar ise İstanbul'du.
1923-1926 arası Karma Komisyonun tahsis ettikleri ile Türkiye'ye gelen mübadil sayısı 355.635 idi. Bu sayıya kendi ulaşım olanaklarıyla Yunanistan'dan ayrılıp Türkiye'ye gelenler dâhil değildir. 1921-1928 arası Türk Hükûmetinin iskân ettirdiği mübadil sayısı 463.534 kişidir. 1912-1914 arası Balkan Savaşı sonrasındaki süreçte Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı ise 125.000'dir. Adana, Edirne, Balıkesir, İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Kırklareli, İzmir, Kocaeli, Manisa, Çanakkale, Mersin ve Samsun gibi iller; Yunanistan'dan gelen mübadillerin en yoğun olarak yerleştirildiği illerdir.
1928 genel nüfus sayımına göre Yunanistan'daki göçmen nüfus 1.221.849 idi. Bunun 1.104.216'sı Türkiye'den, geri kalanı ise diğer ülkelerden gelmiştir.
Evet, Didim'de de 100 yıl önce gerçekleşen Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi için, mübadil torunları anma etkinliği düzenlendi.
Didim Rumeli Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği öncülüğünde gerçekleşen etkinlikte mübadillerin Didim’e ilk ayak bastıkları ve mübadelenin gerçekleştiği, Didim Mavişehir Kovela Koyu'nda anma etkinliğine CHP Aydın Milletvekili Evrim Karakoz, Didim Kaymakamı Can Kazım Kuruca, Didim Garnizon Komutanı Deniz Albay Ali Saçan, Didim Belediye Başkanı Hatice Gençay, Didim Jandarma Komutanı Mustafa Gani Solak, CHP Aydın İl Başkan Yardımcısı Kemal Güneri, Didim CHP İlçe Başkanı Aşkın Atlı, MHP İlçe Başkanı Mustafa Sağdıç, Didim Belediyesi'nin bazı meclis üyeleri, Didim Rumeli Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Berrin Muslu ve dernek üyelerinin yanı sıra birçok mübadil torunu da katılım gösterdi.
“Atalarımızı anmanın manevi huzurunu yaşıyoruz”
Didim Rumeli Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Berrin Muslu, konuşmasında, “Bu göç yollarında çok büyük acılar çeken atalarımızı anmak için her yıl ilk adım bastıkları yerde Kovela Limanı'nda toplanıp onların anısına denize çiçeklerimizi bırakıyoruz. Mübadele bir mücadeledir, yeni hayatlardır, yeni başlangıçlardır. Atalarımızın Kovela Limanı'nda bindikleri Gülcemal isimli yük gemisiyle başlayan yolculukları Kovela Limanı'nda son bulmuştur. İlk başlangıcı, ilk adımı burada atmışlardır. Yüzyıllık bir tarihin mirasçısı olarak Yoran'ın yokluk günlerinde zor şartlar altında yaşamını sürdüren, birlik beraberlik içinde yaşayan ve bugün var olmamızın en büyük unsurları olan atalarımızı anmanın manevi huzurunu yaşamaktayız. Dönemin İmar ve iskan Bakanı Mustafa Necati Bey'e, ‘Mübadillerin derdini sormayacaksınız. Yüzüne bakıp ne istediğini anlayacaksınız’ diyen Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere vatanı uğruna canını feda eden aziz şehitlerimizi, mübadil atalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. İlk adımın yüzüncü yılında bizleri bırakmayan siz değerli dostlarımıza, protokolümüze, sayın vekilimize, şahsım ve dernek yönetim kurulu adına çok teşekkür ediyorum. Gidenlerin anısına, hatıralarına sahip çıkanları en içten sevgilerimle kucaklıyor, saygılarımı sunuyorum” dedi.
“İLK ADIM ANITIMIZI AÇACAĞIZ”
Didim Belediye Başkanı Hatice Gençay ise, “İlk adımı atan müdabillerimizin anısına, anıtımızın sözünü daha önce derneğimize vermiştim. Belediye olarak bu sözü tekrar sizlerin huzurunuzda yinelemek istiyorum. İnşallah önümüzdeki yıl etkinlikte ‘İlk Adım Anıtı'nın açılışını gerçekleştireceğiz.” dedi.
“Heykelle beraber bu süreç ölümsüzleşecek”
Didim Kaymakamı Can Kazım Kuruca ise günün anlam ve önemi ile ilgili yaptığı konuşmasında, “Didim'in hikayesi aslında genç ama kadim Cumhuriyetimizin de hikayesi. O koşullardan bugün gerçekten varlık içerisinde olan bir coğrafyaya dönüşen Cumhuriyetimizin hikayesidir. Tam da Didim'in mübadillerinin hikayesi. Bugün mübadillerin torunları olarak burada yaşayan bizler, aslına bakarsanız o gün dökülen alın terinin bugün karşılığını görüyoruz. Bugün atalarımıza o teşekkürü, o minneti de sunmak zorundayız. Onların hepsinden Allah razı olsun diyoruz. Bugün inşallah burada bu törenle beraber mübadelenin yüzüncü yılını anmış olacağız. Bundan sonra da anladığım kadarıyla bir heykelle beraber bu süreç ölümsüzleşecek” ifadelerine yer verdi.
Daha sonra Dernek Başkanı Berrin Muslu atalarını yad etmek için, dernek üyeleri ve mübadiller ile birlikte Kovela Limanına çelenk ve çiçeklerini bıraktı; ardından lokma hayrı gerçekleştirildi.
Ek Fotoğraflar
Yorumlar (0)
İlginizi Çekebilir